Taşınmaz Kültür Varlıklarında Restorasyon Uygulamaları Semineri Gerçekleştirildi

Posted by

Tarihsel Çevre ve Yapı Korumacıları Derneğinin bu yıl 12’ncisini düzenlediği “Taşınmaz Kültür Varlıklarında Restorasyon Uygulamaları” semineri, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Büyükkent Şubesi’nde yapıldı.

Etkinlikte konuşan Prof. Dr. Can Şakir Binan, Kahramanmaraş merkezli depremlerin sadece insani açıdan değil, korunması gereken kültürel varlıklar açısından da büyük bir travma yarattığını söyledi.

Binan, dönüşümün mümkün olup olmadığının tartışılması gerektiğine vurgu yaparak, “Bunun restorasyon süreçleri için önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, zarar gören varlıkları yeniden yapmaya başlamak, aslında yeni bir ürün ortaya koymak anlamına geliyor. Fakat geçen zaman içinde bu sorular üzerine anlamlı bir tartışmanın yapılmadığını düşünüyorum.” dedi.

Kız Kulesi’nin restorasyon sürecini yürüten mimar Han Tümertekin de “Kızkulesi Restorasyon Süreci” başlıklı konuşma yaptı.

Tümertekin, projeye dahil olma hikayesinden bahsederek, “Proje için güçlü işbirlikleri oluşturduk. Bu, bizim bu süreci sağlıklı bir şekilde yürütmemizin en büyük yardımcısıydı. Kuleye ilk gittiğimde, 1999 Depremi’nin ardından yapılan çalışmaları da görme fırsatım oldu. Bu manzara ve aldığımız brif doğrultusunda gördük ki bizim burası için yapabileceğimiz en iyi iyileştirme bir merdiven dizayn etmek olacaktı. Çünkü bizden istenen, kuleyi ziyaret edenlerin içeride dolaşımını kolaylaştıracak bir sistem kurmamızdı.” değerlendirmesinde bulundu.

“Yapının azameti, sorunlarını görmemizi engellememeli”

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Fırat Diker ise “Ayasofya’nın Kubbesine Yapılmış Müdahaleler ve Bir Koruma Önerisi” başlıklı sunum gerçekleştirdi.

Diker, yaklaşık 20 yıldır Ayasofya hakkında sorular sorduğunu belirterek, “Ayasofya’yı anlatmaktan ziyade yapılması gereken onun yapısal sorunlarına odaklanmaktır. Bu yapı, farklı zaman dilimlerinde farklı kırılmalar yaşıyor. Ayasofya’nın tarihi de bu sorunlarla birlikte oluşagelen bir anlama sahip olmuştur.” şeklinde konuştu.

Ayasofya’nın tarihte mimari açıdan döneminin eşsiz bir örneği olduğuna dikkati çeken Diker, “Büyük kubbesinden dolayı önemli olan unsuru taşıyıcılarıdır. Geçmişte ne yazık ki bu taşıyıcılara gerekli özen gösterilmedi. Yapının azameti, onun sorunlarını görmemizi engellememeli. Kubbenin çok büyük bir yükü var ve temel problem de bu yükün zemine doğrusal inememesinden kaynaklanıyor. Düzeltilmesi gereken temel mesele de budur.” ifadelerini kullandı.???????

Seminer programı, katılımcıların soru ve önerileriyle son buldu.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir